Fibromiyalji
Tanım:
FMS, kronik, yaygın kas iskelet sistemi ağrısı ile karakterize ve beraberinde parestezi, yorgunluk, uyku bozukluğu, simetrik dağılım gösteren ağrılı hassas noktalarla karakterize sık karşılaşılan bir hastalıktır. Kronik yaygın ağrı, fibromiyaljinin (FM) en önemli başvuru nedenidir ve 1990’da Amerikan Romatoloji Koleji (ACR) tarafından geliştirilen FM sınıflama kriterlerine göre kronik yaygın ağrı öyküsüne ilaveten muayenede 18 spesifik anatomik lokalizasyonda 11 ve üzerinde hassas noktanın bulunması gereklidir. FMS’ye özgü objektif bir histolojik bulgu ve laboratuvar bulgusu yoktur. Sendromun nedeni tam olarak bilinmiyorsa primer FMS, herhangi bir hastalık ya da travma nedeniyle oluşmuşsa sekonder FMS olarak isimlendirilmektedir. Ancak ACR-1990 FM kriterlerine göre, altta yatan hastalığın tedavisi ile FM semptomları ortadan kalkmadığı için sekonder FM teriminin kullanımı önerilmemektedir .Yaygın vücut ağrıları, kronik yorgunluk, hassas noktalar, uyku bozukluğu, tutukluk, sübjektif şişlik gibi semptomların eşlik ettiği bu hastalık, hem fiziksel hem psikolojik bozukluğa yol açtığı için kişinin yaşam kalitesi olumsuz etkilenir.
Etyopatogenez
FM etyolojisi ve patofizyolojik mekanizması tam olarak bilinmemektedir. Etyolojisinde genetik, otoimmün, travma, enfeksiyon, emosyonel durum ve endokrin faktörlerinin rol oynadığı düşünülmektedir. Toksik yağ sendromu, fiziksel travma, kronik uyku bozukluğu, HIV, hepatit ve stresin de etyolojide rol oynadığı belirtilmiştir. Basınç ve iklim değişikliklerinin de semptomları arttırdığı vurgulanmıştır. FMS’ye yol açan tek bir faktör bulunmadığından dolayı, etyopatolojiyi açıklarken 4 faktör öne sürülmüştür:
- Genetik Faktörler
- İmmünolojik Mekanizmalar
- Periferik Mekanizmalar
- i. Kas yapısı ve işlevinde bozukluk
- Otonomik disfonksiyon
- Santral Mekanizmalar
- Uyku bozukluğu
- Santral sensitizasyon
- Merkezi sinir sistemi biyokimyasında ve fonksiyonel aktivitesinde
değişiklikler - Nöroendokrin disfonksiyon
- Psikolojik bozukluk, posttravmatik stres ve fiziksel travma
Klinik Semptomlar:
FMS’de hem kas iskelet sistemine ait hem de kas iskelet sistemi dışı semptomlar görülmektedir. Kas iskelet sistemine ait semptomlar; kronik yaygın ağrı, sabah tutukluğu, yumuşak dokularda öznel şişlik hissi, kas spazmı ve nodüller, temporamandibüler eklem ağrısıdır.
Kas iskelet sistemi dışı semptomlar:
yorgunluk, bitkinlik, uyku bozukluğu, sabahları yorgun uyanma, dinlenememe, düşük fiziksel aktivite düzeyi, karıncalanma, titreme, aşırı terleme, soğuk intoleransı, gerilim tipi baş ağrısı, migren, tinnitus, sicca semptomları, dismenore, premenstrüel sendrom, irritabl bağırsak sendromu, taşikardi, göğüs ağrısı, dispne, anksiyete, depresyon, Raynaud fenomeni, huzursuz bacak sendromudur. FMS’de görülen semptomlar ve sıklıkları aşağıdaki şekilde verilmiştir.
FMS Tedavisi
FMS, hekimler tarafından daha fazla bilinmesine ve tanı konmasına rağmen, tedavide bazı zorluklar mevcuttur (Aslan ve diğerleri 2012). Yapılan çalışmalar sonucunda, en fazla desteklenen tedavi protokolleri FMS’yi bölgesel ya da multifokal bir kas bozukluğundan ziyade sistemik bir bozukluk olarak ele alan yöntemlerdir. Tedaviden yüksek şiddette yarar sağlamak için hastanın semptom şiddetini, çeşitliliğini ve fonksiyonel durumunu göz önünde bulunduran farmakolojik ve farmakolojik olmayan tedavi yöntemlerinin birlikte olduğu tedavi yaklaşımları gerekmektedir.
FMS’de birinci düzey kanıta dayalı tedavi yöntemleri
FMS’de, hastanın değerlendirilmesi ve tedavisi hastalıktan çok hastaya yönelik olmalıdır ve multidisipliner bir yaklaşımla yapılmalıdır. Tedavinin ilk adımı ağrıyı ve uyku kalitesini iyileştirmek olmalıdır. Hasta eğitimi, aerobik egzersizler, bilişsel davranış tedavisi, fizik tedavi yöntemleri, farmakolojik tedaviler ve nöralterapi başta olmak üzere çeşitli tamamlayıcı tıp yöntemleri kombine olarak uygulanmalıdır.

Ayrıca dengeli beslenme, bedeni asitleştiren besinlerden uzak kalmak, istirahat, düzenli egzersiz ve su içmek en etkili korunma yöntemlerindendir. Kayropraktik işlemleri de bu tedavilerin içinde kullanmak oldukça önemlidir. Tecrübelerimize göre manuel terapi ve kayropraktik işlemler uygulamadan önce ağrı bölgesindeki kasları gevşetmek gerekir. Kupa, derin doku masajları, graston gibi yöntemleri kullanmak oldukça etkilidir. Bunun yanında ağrılı olan bölgeye trigger point, kuru iğneleme yapılabilir. Masaj aletleri ile desteklenebilir. Fibromiyaljili hastalarda alt ekstremitede priformis, medius hamstring(üst kısmı), gastrocinemius, soleus kasları oldukça ağrılıdır. Üst ekstremitede ise omuz çevresi kaslar deltoit , clavikulanın iç kısımları, suboksipital kaslar, ön kol kasları ekstansör kaslar fleksör kaslar oldukça ağrılıdır. Bu bölgelere kuru iğneleme ve trigger point uygulanabilir. Masaj aleti ile tüm vücut gevşetildikten sonra bölgesel masajlar yapılır. Ayak tabanı oldukça önemlidir. Refleksoloji noktalarına yönelik çalışılır yine bu bölge oldukça ağrılıdır.Tedavinin en sonuna kayropraktik işlemler eklenebilir. Servikal bölge mobilizasyonları sağlanmalıdır. Servikal manüpülasyonların bu işlemlerden sonra yapılması daha etkili olur. Vagus baskısını kaldırmak için servikal bölge ve suboksipital kaslar palpe edilmelidir. Palpasyonda atlas, aksis ve diğer servikal omurgaların konumları hissedilir ve açısı bozuk olanlar itme yöntemi ile, itme manipülasyonu ile düzeltilir. Bu teknikler kullanıldıktan sonra eğer hala çekme varsa fasyalar tarafından veya kaslar bağlar tarafından çekmeler varsa bunlara yönelik germe ve gevşetme işlemleri uygulanmalıdır. Ev egzersizi olarak germe egzersizlerine ağırlık verilmesi istenir hastadan. Servikal traksiyon çok etkili bir yöntemdir. Servikal bölgedeki neredeyse bütün kasları gevşetmede oldukça etkilidir. Servikal manipülasyonlar bittikten sonra alt ekstremiteye yönelik manipülasyonlar da yapılmalıdır.
Vagus Siniri ve Parasempatik Sistemle İlişkisi
Tüm parasempatik liflerin yaklaşık yüzde 75’i, 10. kraniyal sinir olan vagus siniri içinde seyrederek vücudun tüm göğüs ve karın bölgelerine dağılır. Vagus siniri kalbe, akciğerlere, özofagusa, mideye, ince bağırsakların tümüne, kolonun proksimal yarısına, karaciğere, safra kesesine, pankreasa ve uterusun üst bölümlerine parasempatik sinirler yollar.
Nervus (n.) vagus, n. glossopharyngeus ve n. accessorius ile birlikte beyin sapını sulcus retroolivaristen, kafa tabanını da foramen jugulareden terk eder. Foramen jugularede gangliyon superius ve bunun hemen altında da ganglion inferius bulunur. Gangliyon superiusdan ayrılan ramus meningeus, beyin zarlarının fossa cranii posteriorda kalan bölümünden duyu alır. Ayrıca n. vagusun tek deri siniri olan ramus auricularis kulak kepçesinin arka yüzü, dış kulak yolunun arka bölümü ve kulak zarının buraya komşu olan bölümünden duyu alır.
Normal şartlarda sempatik sinir sistemini aktive eden beyin alanları prefrontal korteksin baskısı altındadır. Şüphe, korku, endişi gibi durumlarda OSS meydana gelebilecek en kötü ihtimale göre yaşamsal ve adaptif cevapları maksimize eder. Belirsizlik ve tehdit durumlarında prefrontal korteks hipoaktif olur. Anksiyete, depresyon, posttravmatik stres bozukluğu ve şizofreni prefrontal hipoaktivite ile ilişkilidir. Sempatik sinir sistemi stresle başa çıkmak için gereklidir fakat tehlikeli ve yaşamı tehdit eden durum ortadan kalktığında parasempatik sistemle aktivitesini azaltmak sorunu çözmede etkili olabilir.Parasempatik uyarılmanın etkisi; kalp kasının kasılma kuvvetinde ve hızında azalma, bezlerde bol sekresyon uyarımı, koroner damarlarda dilatasyon, akciğer bronşlarında konstrüksiyon, bağırsak peristaltizminde ve tonusta artış, mesane detrüsör kasında kasılma ve trigon kasta gevşeme şeklindedir. Vagus siniri, vücudumuza asetilkolin (ACh) salarak sakinleşmesini sağlar. Daha güçlü bir vagus yanıtı olan kişilerin stres, yaralanma veya hastalıktan sonra daha hızlı iyileşme olasılığı daha yüksektir.
Fizyoterapist Ahmet OLGUN
Bu içerik yalnızca bilgilendirme amaçlı hazırlanmıştır. Teşhis ve tedavi için bir uzman hekime başvurabilirsiniz.
Ayrıca Beslenme ve Kemik Sağlığı yazımızı inceleyebilirsiniz.